Yavuz 1508'de Trabzon valisi iken Anadolu'da başlayan Şii ayaklanmaları
yüzünden Trabzon'dan Bayburt'a kadar uzanan bir sefer yapmıştır. Bu
bölgede Safeviler lehinde ayaklanma ve karışıklık çıkaranlar Çepni
Türkleridir. 16. yüzyılda onlardan bir bölümü Halep Türkmenleri, muhim
bir kümede Sivas, Tokat ve Amasya bölgesindeki Ulu Yörük arasında
yaşadığı gibi yine bu boya mensup pek kalabalık bir topluluk da Trabzon,
Gümüşhane, Bayburt, Giresun ve Canik (Ordu ve Samsun) bölgesinde
oturuyordu. İşte Safevilerin hizmetindeki Çepniler de bu sayılan
topluluk ve bölgeden idiler.
Bu karışık durumdan sonra bölgedeki sükunet ancak Şah İsmail ile Yavuz
Sultan Selim (1512-1520) arasında meydana gelen Çaldıran Savaşıyla sona
ermiştir. Bölge tamamen "Anadolu Türk Birliği"ne katılmıştır. (Ağustos
1514) Yavuz buraya vali olarak Bıyıklı Mehmet Paşayı bırakmıştır. Kanuni
Sultan Süleyman (1520-1566) İran seferi sırasında gümüş madeninin
bulunduğu Eski Gümüşhane yöresinin imar edilmesini emretmiş, böylece
buraya ev ve Süleymaniye Camii yapılmıştır.
1647'de Gümüşhane'yi ziyaret eden Evliya Çelebi, buralarda gümüş
madeninin çok olduğunu, çalışır ve boşaltılmış durumda 70 kadar ocak
bulunduğunu bildirir. Yine bu ocaklardan 7 koldan kurşunsuz gümüş
cevheri çıkarıldığını ve bu şehirde Emin Mahallesinde darphane olduğunu
yazarak üzerinde "Azze nasrahu daraba fi catha" (Canca'da basılmıştır)
yazılı birkaç akçenin kendisinde olduğunu bildirir.
Gümüşhane'de doğan her çocuğun gümüşten kaşığının, çatalının ve
tabağının olduğu rivayet edilir. Şehrin nüfusunun her geçen gün
artmasında coğrafi konumunun, tarihi ipek Yolu üzerinde bulunmasının ve
madenlerinin önemli rolü olmuştur.
Katip Çelebi, Cihannüma'sında "Kaza-i Urla" diye adlandırdığı Gümüşhane
için "Urla bir güzel kazadır, yakınında gümüş olmakla Gümüşhane dahi
derler" demektedir.
Maden ocakları IV. Murad zamanında (1623-1640) en canlı dönemini
yaşamıştır. Bir ara kapanan ocaklar 1839 yılında yayınlanan bir hatt-ı
hümayunla tekrar işletmeye açılmıştır. Ocaklar mülki amirin tayini,
padişahın onayı ile atanan ve
Matah Efendi denilen kişilerce yönetilirdi.
Gümüşhane 19. yüzyılda Trabzon’a bağlı bir sancaktı. Doğu Karadeniz'in
iç kesimlerinde yer alan Gümüşhane Sancağı kuzeyde Trabzon merkez
sancağı, doğuda ve güneyde Erzurum Vilayeti, batıda Sivas Vilayeti ile
çevriliydi. 19. yüzyıla kadar rahat bir hayat sürdüren Gümüşhane yöresi,
savaşlar nedeniyle tedirginlik içine düşmüş, madenlerin yeterince
işletilmemesi sebebiyle de göç başlamıştır. Böylece şehir harap olmaya
ve nüfus azalmaya başlamıştır. 1829 ve 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ile 7
Temmuz 1916 tarihlerinde Rusların Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz'de
yaptıkları işgaller ve bunun sonucundaki göçler Gümüşhane’de hayat
bırakmamıştır.
Ruslar 16 Temmuz 1916'da Bayburt'u aldıktan sonra yollarına devam ederek
19 (20) Temmuz 1916 günü Gümüşhane’ye girmişlerdir. Türk birlikleri
fazla karşı koyamayınca Ruslar ayni gün Torul'a girmişlerdir. Böylece
Trabzon yolu Ruslara açılmıştır.
1 Ocak 2013 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız
Mutluluk Duyarız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder